TEKNOLOJİ STRATEJİSİ EVRİMSEL PROSES BAKIŞ AÇISI
ROBERT A. BULGERMEN
........... RİCHARD S. ROSENBLOOM
Çeviren:Deniz Saraç
03547125
2003-2004 Güz Dönemi Strateji Ana
Bilimdalı Yüksek Lisans Öğrencisi
18....... TEKNOLOJİ STRATEJİSİ: EVRİMSEL PROSES BAKIŞ AÇISI
2.TEKNOLOJİ STRATEJİSİ: EVRİMSEL BAKIŞ AÇISI
A. Bakış Açısına Dayalı Yetenekler
3. TEKNOLOJİ STRATEJİLERİNİN BELİRLEYEN GÜÇLER
Yaratıcı Mekanizma:Stratejik Davranış:
Birleştirici mekanizmalar organizasyon yapısı:
Yaratıcı Mekanizma: Teknoloji Evrimi
Birleştirici Mekanizma: Endüstri Yapısı
3-İSKELETİ İŞLETMEK; BAZI ÖRNEKLER
4. TEKNOLOJİ STRATEJİSİ VE KURAL KOYCULUĞU
1.Teknoloji Stratejisinin Varlığı
Teknoloji
Stratejisinin Geçerlilik Alanları
Teknoloji
Stratejinin Derinliği:
ROBERT
A. BULGERMEN
RİCHARD
S. ROSENBLOOM
Bu konu teknolojinin stratejik yönetimiyle ilgilidir. Bakış açımızdan
teknoloji yönetimi finansal yönetimi ve insan kaynakları yönetimi kadar
önemlidir. Teknoloji yönetimi çok temel bir kurumsal yönetim öğesidir.
Teknolojiyi fonksiyonel bir yetenek olarak görmek, finansal ve insan
kaynaklarındaki gibi bir strateji
politikası geliştirmeyi gerekli kılar. Teknoloji konusunda strateji belirlerken
pek çok seçenek arasından yatırım yapılacak teknoloji alanı seçme, teknolojinin
rekabet derecesi, teknoloji gelişimi için ayrılabilecek bütçe, yeni ürün ve
servislerde yeni teknoloji zamanlaması, teknoloji uygulama ve geliştirme için
yapılan organizasyon gibi birbirinin içine geçmiş pek çok sorunun cevabı
verilmelidir (ör.Maidique ve Patch 1978). Bu açıdan teknoloji stratejisi
belirlenmesi AR&GE stratejisi belirlemekten daha ince ve gri çizgilerle
belirlenmiştir (Mitchell, 1985).
Bu çalışmada teknoloji; ürün ve servis geliştirmek, üretmek ve sunmak için
teorik ve pratik bilgilerin, yetenek ve kabiliyetlerin bileşimi olarak
tanımlanmıştır. Teknoloji kişilerde, malzemede, prosedür ve fiziksel
proseslerde vücut bulur. Teknoloji temel yapı taşları bilgi birikimine –know
how- dayalı ticari sırlar gibi örtülü -implicit- bilgilerde bulunur. Ustalık,
deneyim gibi faktörler en önemli unsurdur ve dolayısıyla da teknolojinin en önemli unsurları
reçetelerde, formlarda, kullanım kılavuzlarında , rutinlerde, prosedürlerde ve
bu tarz açık bilgiler ile -explicit-
aktarılamazlar ve oralarda bulunmazlar (Bulgelman et al ., 1988). En
yalın anlatımıyla bir firmanın teknolojisi o firmanın değer zinciri oluşturan aktivitelerin içinde bulunan
teknolojilerin bütünüdür (Porter 1985). Teknolojiyi oluşturan bu zincir analiz
edilmek amacıyla teknoloji cinsine, katma değer zincirine, son ürüne ve ya
servise katkısına göre halkalara ayrılabilir.
Yüksek teknoloji diye tabir edilen teknolojiler, bu sektörlerdeki
firmaların rekabet stratejisini yönlendiren en önemli etkendir. Fakat son
yıllarda pek çok firma stratejik karar alma aşamasında teknolojinin ne kadar
önemli olduğunu ve stratejik yönetim proseslerine teknoloji stratejisinin de
dahil olduğunu anladılar. Sonuç olarak teknoloji, artan oranda iş tanımı ve
rekabet stratejisinin bir öğesi olarak algılanmaya başladı. Abel (1980)
teknolojiyi iş tanımının üç temelinden biri sayar. Onun betimlemesiyle
teknoloji, iş tanımı görevlerine dinamik bir karakter ekler ve zaman içinde çok
ya da az hızlı bir şekilde diğerinin
yerini alır. Porter (1983) teknolojinin rekabetin kurallarını belirleyen en
önemli faktör olduğunu gözlemlemiştir. Friar ve Horwitch teknolojinin artan
etkinliğini tarihsel güçlere bağlar. Yeni doğan endüstrilerde bir tek firmanın
başarısı (Japon rekabetinin yükselişi), üretimde yarattığı farklar teknoloji yönetiminin bir sonucudur ve akademik
bilgi gibi tarihi güçlerin etkisindedir.
Bu konuda teknoloji fonksiyonel bir hareket yeteneği olarak değerlendirilir
ve evrimsel proses, teknoloji stratejisinin değerlendirilmesi için bir iskelet
geliştirir. Bu perspektif orta kademe bir yöneticinin perspektifinden ziyade bütün iş stratejisinden sorumlu
müdürün perspektifine uyar. Yine de bu analiz orta kademe yöneticilere yaklaşımlarını değerlendirme imkanı tanır.
Bu iskelet, teknoloji stratejisine yoğunlaşmasına rağmen bütünsel olarak iş
stratejisi ile olan bağlarını da ihmal etmez.Bölümün bundan sonraki kısmı şöyle
şekillenmiştir; bir sonraki bölümde teknoloji stratejisi ve stratejinin
oluşturulmasına evrimsel bir proses olarak bakacağız. Ondan sonraki bölümde bazı firmaların teknoloji
stratejilerinden örnekler verip, teknoloji oluşumunu tetikleyen güçlerden
bahsedeceğiz. Ardından teknolojinin belli başlı boyutları ve kural
oluşturmanın yollarından bahsedip,
bütün bunların özeti ile bitireceğiz.
Bu ciltte Paul Adler’e ait olan bölüm, teknoloji stratejisinin genişleyen
literatürüne genel bir bakış sağlayan ve kümülatif bilgi birikimi yaratılabilmesine olanak sağlayacak bir
iskelet konsept oluşturulmasının gerekliliğinden bahseder. Evrimsel proses
bakış açısı; bu amaca başarıyla hizmet edebilir. Bu değerlendirme, ekonomi
(Nelson ve Winter 1982) ve organizasyon teorisi (ör. Weick 1979,Aldrich 1979, Hannan ve Freeman 1984; 1988b ) içinde
göz önüne alınmaya başlamıştır. Dinamik durumları açıklamak için varyasyon,
seleksiyon ve sınıflanma durumlarından bahseder.
Gould (1987), biyolojik ve kültürel
evrim arasında anoloji kurmanın tehlikeleri konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Gould’ ın uyarısı göz önüne alınsa da
evrimsel teorinin iskeleti son yıllarda tanımlanan bakış açısını uygular
(Campbell, 1979; Weick, 1979; Boyd ve Richerson 1985). Gould’ ın (1987) yapmış
olduğu ve QWERTY klavyenin zaman içinde ne kadar baskın hale geldiğinin (David 1985) ve bununla “Panda baş parmağı”
arasında anoloji kurduğu yazı bize teknoloji ve doğa evriminin ne kadar da
birbirlerine benzediğine dair ip uçları temin etmektedir.
Kültürel evrim teorisi sosyal sistemlerin davranışlarını açıklamaya
çalışırken tarihin önemini, geri dönülmezliğini, iç enerjisini, varyanslarını
ve bunların yanı sıra bireysel ve sosyal öğrenme kabiliyetinin etkilerini de
göz önüne alarak açıklamaya çalışır.
Kültürel Evrim bakış açısı; literatürle teknolojiyi bağdaştırmamıza
yardım eder. Teknoloji gelişimi üzerine bir çalışma örneğin varyasyon, seleksiyon,
kalıtım gibi evrim teorisine eş öğeler
içerir.(Rosenberg, 1979; Kantzberg Ve Kelly, 1978; Abernathy, 1978; Clark
1985;). Aslında bu ciltteki pek çok bölüm evrimsel bakış açısını uygular.
Metcalfe ve Gibbons evrimsel bakış açısının teknoloji popülasyonuna
uygulamalarını açıklar. Van de Ven yeni teknolojiler etrafında yeni
endüstri oluşumlarının
açıklanmasında Darvin’ist bakış açısını
eleştirir ve yeniliğin sosyal içeriğini vurgulayan, kültürel bakış açısını
destekleyen bir yolla açıklar.
Kültürel evrim bakış
açısının kullanımı sosyal öğrenme işlemi olarak bir stratejisi yaratma
biçimidir. Bu açıdan strateji, organizasyon yeteneklerinin niceliksel ve
niteliksel olarak bir fonksiyonudur. Organizasyon yetenekleri strateji yaratım
işleminde kullanılan ve daha önce keşfedilip seçilmiş fırsat yaratıcılarıdır.
Bir stratejinin uygulaması organizasyon yetenekleri üzerinde geri besleme
etkisi yapması beklenir. Yeteneklerin genel yapısı şekil 18,1 de gösterilmiştir
(Bulgerman 1984;1988a).
Bu iskeletin altında yatan birkaç fikri belirtmekte fayda vardır. Başarılı
firmalar gelişimleri süresince farklı stratejiler kullanırlar, geliştirirler ve
bu gelişim bir şablon olarak da tanımlanamaz. İkinci fikir firmanın
yeteneklerini geliştirmenin stratejik gelişimi uyaran bir mekanizma oluşudur.
Bu görünmez mal varlığı Itami’nin de belirttiği gibi (1987) organizasyonların gelişiminde anahtar roldedir. Ayrıca
Maidique ve Zirger’in ürün öğrenme çemberleri teorisiyle uyum içindedir. Üçüncü
fikir ise unutmanın -unlearning- organizasyonunun öğrenmesi için ne kadar
önemli olduğudur (Imai, Nonaka ve Takeuchi, 1985; ve Levitt ve March 1988;). Bu
bakış açısından performans, farklı
görevlerin belli bir strateji ile yerine getirilmesi esnasında kazanılan
deneyim olarak tanımlanır.
Performans; Sanat,spor ve ustalık ile benzer bir şekilde kullanılır.
Stratejinin uygulanmasındaki detayları incelersek yeteneklerin nasıl
geliştiğine, öğrenmenin ve unutmanın çeşitli formlarının nasıl oluştuğuna dair ışık tutabiliriz.
Teknoloji stratejilerini yönlendiren deneyim ve yetenekleri yapılandıran
çok farklı güçler mevcuttur. Bu bölümde Rosenbloom’un (1978) çok katlı teknolojinin
analizi için önerdiklerini kullanarak
18.2 deki gibi bir iskelet yaratacağız Bu konsept pozisyonunun stratejisi –firma içi veya dışı –ve
fonksiyonları –yaratıcı ve ya ilerletici- farklıdır. Umarız ki bu
sınıflandırma, yöneticilerin teorik içerik olarak firmanın stratejilerini
değerlendirmelerine ve araştırmaya odaklanmaya yardım eder.
Özet olarak şekil 18.2 de açıklanan fikir teknoloji stratejisinin firmanın
yeteneklerinden, firmanın stratejik davranışının yaratıcı güçlerinden,
teknoloji çevresinin evrimsel gelişiminden, firmanın organizasyon yapısının
birleştirici gücünden ve faaliyet gösterdiği çevrenin koşullarından ortaya
çıktığıdır. Bütün bu mekanizmalar aşağıda açıklandığı gibidir:
Teknolojiye göre belirlenecek strateji kararı aslında firmanın genel
strateji anlayışının bir parçasıdır. Bu
evrimsel bakış açısından firmanın strateji konsepti, geçmişteki
başarıların temellini oluşturan rekabet üstünlüğü yaratan sosyal öğrenmelerin
bir uzantısıdır (Selznik 1957; Bulgerman 1988b). Mckelvey ve Aldrich (1983)
rekabet üstünlüğünü; organizasyonun bilgisi, yeteneği, teknolojisi gibi
özelliklerinin bir fonksiyonu ve firmanın yaşamını sürdürüp sürdüremeyeceğini
belirten bir olgu olarak değerlendirir. Nelson
ve Winter(1982) aynı mantıkla biyolojik evrimdeki genlerle firmanın
rutinlerini birbirleriyle kıyaslar.
Genler ve firmanın yetenekleri arasındaki analoji stratejik değişim ve yeni
teknik yetenekler açısından kurulur. Firmanın stratejik hareketlerinin tekrar
tekrar uygulanmasından ve başarılı olmasından dolayı bu rutinlerin geliştiğini
ve yerleştiğini düşünmek yanlış olmaz.
Sistem olarak bakıldığı zaman
stratejik davranış; firmanın uyguladığı strateji konsepti ile var olan
yeteneklerin, kullanılıp geliştirilmesi yoluyla arzu edilen doğrultuda ürün ve
proses geliştirilmesi ve elde edilen sonuçlar şeklinde kendini gösterir.
Kendini bu şekilde gösterme (var etme ) dış ortamda da bazı değişikliklere neden
olacak bir iç enerji içerir.(Hannan ve Freeman, 1984; Burgelman 1988b). Örnek
olarak Cooper ve Shieldman (1978)
radikal olarak değişen yeni teknolojilerin tehdidi altındaki firmaların
yeni teknolojiye geçmekten ziyade var olan teknolojilerini geliştirmeye çalışma
yoluna gittiklerini söyler.
Fakat az da olsa firmaların kendilerini yeni teknoloji içine sokacak
girişimleri otonom olarak sergilediği durumlar da vardır (Penrose 1968,
Burgelman 1983 ). Bu tarz hareketler köklerini genellikle teknoloji geliştirme
çabaları içinde bulurlar. Bu da teknik personelin firmanın temel taşını
oluşturan teknik varlığın değişmesine sağlayacak bazı yaklaşımlar bulduğu
durumlarda gerçekleşir. Böyle yeni
teknolojilerin yaratılmasını sağlayacak platformlar bulunması firmanın
AR&GE yeteneği ile doğru orantılıdır (Rosenbloom ve Kantrow 1982; Burgelman
ve Sayles 1986).
Bu otonom stratejik davranışı
tetikleyen kişiler firmanın yetenek sınırlarını bulmaya, onları
zorlamaya ve yeni fırsatlar yaratmaya çalışan kişiler ve ya gruplardır
(Bulgerman 1983). Itami’nın de gözlemlediği gibi “Pek çok firmanın kendi
yeteneklerinin sınırları hakkında bilgileri yoktur ve bunları sadece sınırları
zorladıkları zaman fark ederler.(sayfa 15)”. Otonom stratejik davranışın
oranını organizasyon yapısı ve içeriğiyle de orantılıdır.
Organizasyon yapısının iç özellikleri yönetimsel (Bower 1970) ve kültürel (Ouchi 1980) öğelerden oluşur
ve bunlar firmada hangi stratejik
davranışın destek göreceğine dair öngörüleri belirler. Bu, evrimsel bakış
açısından organizasyon içeriğinde doğal bir seleksiyon görevi görür (Bulgerman
1988). Aşağıda belirtilen şekillerde stratejik yönetim kapasitesini etkiler;
1-Firmanın, var olan stratejileri ile olası fırsatları değerlendirme gücü,
2-Var olan stratejinin hedeflerinin dışında da olsa başka fırsatları
değerlendirebilme kabiliyeti,
3-Bir ve iki de belirtilen kabiliyetlerin uzun vadede dengeli, bir şekilde
sürdürülebilmesi (Bulgerman ve Sayles 1986).
Evrimsel bakış açısı firmanın baskın kültürü , özellikleri ve yapısının
zaman içinde aldığı şekle dikkat çeker. Firmanın baskın kültürü teknoloji ile
yakından ilgili olduğu ve firmalar rekabet üstünlüğü kuvvetini bilimden ( ör:
ilaç sektörü), mühendislikten (ör: yarı iletken üzerine çalışan sektörler),
üretimden (ör: Japon firmaları) aldığı için – ürün gelişimi genellikle
teknolojinin itmesiyle olmakta olup çekmeye ve ya dengeli bir yaklaşıma ihtiyaç
duysa da - birbirlerinden farklıdır.
Firmaların teknoloji stratejisi teknik yeteneklerin evriminden güç alır.
Yine de bu yeteneklerin dinamikleri ve
teknik stratejinin sonucu tamamıyla içten kaynaklı değildir. Bir firmanın
teknik yetenekleri sektöründe etkin olan teknolojinin evriminden etkilenir.
Teknoloji evriminin farklı yönleri aşağıdaki çeşitli çalışmalarda verilmiştir.
1.
Teknoloji usul ve
projektörleri yoluyla gelişim (Twiss,1982;Foster, 1986;)
2.
Yeni baskın
dizaynlar,dizayn hiyerarşileri, teknolojik usullerinin ortaya koyduğu endüstri
standartları (Abernathy,1978;Clark, 1985; ve bu kitapta Metcalfe ve Gibbons)
3.
Ürün ve proseslerin
belli bir teknoloji usulleri altında gelişimleri arasındaki eşgüdüm
(Abernathy,1978;)
4.
Yeni teknoloji
usulleri ve onların trajektörlerinin
gelişmesi (Foster, 1986;)
5.
Teknoloji
usullerinin yok edilmesi ve ya birbirinin yerine geçme yeteneği (Astley, 1985;Tushman ve Andrson, 1986)
6.
Geriye doğru
olgunlaşma (Abernathy,Clark ve Catrow,1983;)
7.
Yeni teknoloji
usullerinin orijin bölgeleri (Von Hippell, 1978;)
Önceden de belirtildiği gibi bu çalışmalar, bazı temel evrimsel güçlerin
teknolojik gelişmeler yoluyla gelişmesinin firmanın stratejik davranışlarından
etkilediğini ve firmanın stratejisini
etkilediğini vurgular.
Endüstri yapısının pazardaki en önemli itici gücü rekabettir. Rekabet
stratejisi ve rekabet üstünlüğü 5 yerden güç alır (Porter, 1980;)
1. Var olan firmalar arası rekabet
2. Alıcıların pazarlık gücü
3. Tedarikçilerin pazarlık gücü
4. Pazara yeni gireceklerin tehdidi
5. İkame ürün ve servislerin varlığı
Bu beş güç arasındaki eşgüdümün, rekabet stratejisine uygun bir içerik
belirlemesi beklenir. Teknoloji bu beş gücü etkiler (Porter, 1983;) ve
teknoloji yeni rekabet stratejileri için güçlü bir silah olarak ortaya çıkar
(pazarda fiyat liderliği, pazarda
farklılaşma,fiyat liderliği odaklılığı, farklılaşma odaklılığı ).
Yapısal faktörler liderlik ve takipçiler arasındaki farkı belirler (Porter,
1983;). Bu farkı daha derin incelediğimiz zaman Teece (1986) bu farkın şu temel
taşlarla inşa olduğunu savunur;
1. Teknolojik yenilik ve uygun rejimlerin birlikteliği;
2. Yeni teknolojiyi ticarileştirebilmek için gerekli ve tamamlayıcı
varlıklar;
3. Baskın dizayn paradigması
Bu temel taşlarının eşgüdümü,
teknolojik yenilik ile ortaya çıkan yetenek dağılımı, stratejik seçenekler ve
optimal sınırlara göre kar dağılımını etkiler. Bu kitapta, Metcalfe ve Gibbons tarafından yazılan bu bölüm endüstri
yapısındaki ekonomik yaklaşımlar evrimsel bakış açısından değerlendirilmesini
içerir. Endüstri yapısı teknoloji alternatiflerinden birini seçer ama bu her
zaman en verimli teknoloji olması şart değildir. Endüstri yapısının önemli
yaklaşımı ekonomik alış verişin sosyal yaşamın içinde gözlemlenmesidir. Van d
Vern ve Garud tarafından yazılan bu bölüm endüstri yapısındaki iç güçleri
incelemektedir.
Evrimsel perspektife göre bu uygulamaların teknoloji stratejisinin özüne ve
içeriğine geçmeden önce işleyişi görmek bir firmanın teknoloji stratejisinin
içini görmek için yararlı olabilir.
·
Crown Conk &
Seal olgun bir endüstride otuz yıl boyunca göreceli olarak küçük ama başarılı
sayılabilecek bir firma olarak varlığını sürdürdü. Teknoloji stratejisi
firmanın başarısına önemli bir katkı yapmıştır. 1957 yılında CEO John Connely
firmanın metal şekillendirme konusunda var olan yeteneğinin farkına varır ve
bunları konserve kutuları için “zor tutulan” aletler konusunda geliştirir.
Çelik firmaları ile sağlam bir diyalog kurar ve onları bir aliminium firmasının
çelik de işleyebilmek için geliştirdiği teknolojik yeniliklere uymaya ikna eder
(Teknolojik evrim). John Connely, Crown Conk & Seal’ın bir AR&GE
bölümünün olmasını doğru bulmadı fakat yüksek teknik satış gücü ile uygulamayı
– müşteriler için teknik çözüm geliştirme- birleştirdi. Firmada da bu
baskın değer halini aldı. (organizasyon içeriği). Crown Conk & Seal
yıllarca en iyi yaptığı işe konsantre olurken (stratejik davranış) rakipleri
farklı alanlara dağıldı ve teneke kutu sektöründe yeteneklerini yitirdiler
(endüstri yapısı). Crown Conk & Seal böyle davranarak bir zamanlar dört
büyük kartelinin olduğu pazarda şu anda tek konuma geldi (deneyim).
·
Marks &Spencer
dünyanın kalite hususunda lider perakende satıcısı konumundadır. Bank One Coorperation da Midwest bankacılık
grubunun ABD‘deki en başarılı yatırımlarına imza atmış bir finans firmasıdır.
Bu iki şirket teknoloji verimli bir şekilde rekabet üstünlüğü yaratmak için
kullanan firmalardır. Marks &Spencer’ın başarısı müşterilerine paralarının
alabileceği en kaliteli ürünü sunma sözü vermesi ve bunu da başarılı bir
şekilde yerine getirmesidir. Teknoloji stratejisi, küçük bir tekstil kalite
bölümünün bugünün pek çok tedarikçisi ile kalite geliştirme konusunda çalışan
ticari gelişim merkezi haline getirmiştir. 30 yıl içinde Marks &Spencer 200 den fazla teknik
grubu ile tekstilin yanı sıra gıda ve ev eşyaları konusunda da tedarikçilerinin
maliyetlerini kontrol eden bir firma haline geldi. Bu teknik kapasitenin
gelişmesi üst kademe yönetimin devamlı olarak desteği ve mükemmel tedarikçi,
ilişkileri sayesinde oluştu. 1958 yılında Colombus Ohio City National Bank’ın
yeni CEO’su Johm mcCoy yönetim kurulunu yıllık karın 3% nü AR&GE ye
ayırmaya ikna etti. Sonraki 20 yıl
boyunca Bank One Corp. ‘ın amiral germisi haline gelen Colombus Ohio City
National Bank bireysel bankacılıkta, bilgi işlem uygulamaları konusunda ulusal
lider konumuna getirecek yetenekler geliştirdi. ATM’leri kredi kartlarını,
satış anında işlem gerçekleştiren sistemleri, ev bankacılığını ilk uygulayan
finans firması oldular. Sadece bu devasa projelere imza atmakla kalmayıp, hayli
başarılı rekabet stratejisi yaratarak pek çok ve kümulatif olarak büyüklüğü
tartışılamayacak ilerlemeler de sağladılar.
Yukarıda belirtilen üç şirket de stratejilerini uzun zaman boyunca başarı
ile sürdürmüşlerdir. Aşağıdaki örnekler zamanla değişen endüstri ve
teknolojinin firmanın stratejisi ile
uyuşmadığı durumlara örnektir.
·
National Cash
Register yazarkasa ve muhasebe aletlerinde dünya çapında ezici bir üstünlüğü
bulunan ve bu gücünü yüksek teknoloji ve
efsanevi John H. Patterson’un yarattığı satış ordusundan alan bir firma
idi. 1911 de National Cash Register pazarda %95 gibi bir paya sahipti. Satışta,
üretimde ve serviste sahip olduğu ölçüt
ekonomisi pazar bariyeri yaratmıştı (endüstri yapısı) ve 60 yıl boyunca
üstünlüğünün korumasını sağladı. Kompleks, düşük maliyetli dizayn ve üretim
yeteneği (kapasite) stratejisini desteklemekle kalmadı geleneksel ürün çizgisi
(organizasyon içeriği) olan kompleks mühendislik ve fabrikasyon öngören Dayton
‘u destekleyen yönetim kültürünü şekillendirdi. 1950lere gelindiğinde yönetim
elektronik (teknolojik evrimden ziyade devrim) konusunda yetenek geliştirmeye
karar verdi ve elektronik bilgi işlem pazarına girdi. Geleneksel ürün olan yazarkasa ve muhasebe aletlerini elektronik
bilgi işlemciler için data girişi amacıyla tekrar dizayn ederek yeni bir
strateji konsepti geliştirdiler (stratejik davranış değişikliği). Fakat orta
fiyatlı ve tek ürün satmaya alışmış pazarlama ordusu yüksek fiyatlı entegre
ürünler satmak konusunda başarısız oldu. Aynı zamanda mikro elektronik
konusundaki ilerlemeler Nationa Cash Register‘ın ölçüt ekonomisi ve deneyiminin
fabrikasyon ürünlerde oluşturduğu Pazar bariyerlerini kaldırdı. Pazara yeni
giren firmalar yeni tarz ürün arayışında olan müşteriler buldular (değişen
endüstri yapısı). Pazar payı tepe taklak oldu
Dolayısıyla bu tepe yönetimine de yansıdı. Başkan görevden alındı. Takipçisi Dayton
anlayışının dışında yetişmiş deneyimli bir orta kademe yöneticisiydi. Üst yönetimin,
merkezi olmayan yönetimi (Dayton anlayışına göre işçiliği 80% azaltan) ve yeni
yapılanmalar aracılığıyla satış gücünü yeniden şekillendirme konusunda acı
reçetelere ikna etti. Bedeli ağır olsa da Nationa Cash Register iki sene içinde
pazar liderliğini geri aldı. 1970’lere gelindiğinde şirket 1960’daki halinden
daha karlı bir haldeydi.
Teknolojiye stratejik bakış açısının pek çok değerlendirmesi vardır. Fakat
bir firmanın teknoloji stratejisi birkaç temel noktayla gösterilebilir.
Firmalar, teknolojiyi servis ve ya ürünlere katma değer eklemek ve rakiplerine karşı göreceli avantaj
yaratmak için kullanır. Stratejinin iki önemli boyutu vardır ve bunlar değer
çemberine bağlıdır. Bu açıdan farklı duruşların , farklı boyut seçimine göre,
teknolojik derinlik ve odağına göre, görünümleri farklı olabilir. Bu bölümde
bizler teknoloji stratejisinin dört önemli boyutunu, performans nosyonunu,
pratikte gerçekleşen strateji yollarını inceleyeceğiz. Son olarak da rekabetin
önemini ve entegrasyon konjektürünü inceleyeceğiz.
Rekabetçi açıdan bakılırsa teknoloji stratejisi daha önceden belirtildiği
gibi büyük bir stratejinin parçasıdır. Daha büyük bir stratejini parçası olarak
sektör belli bir rekabetçi duruşu teknolojiye uyarlar ve teknolojinin burada
oynayacağı rolü belirler. Bunlar proses ve ürün teknolojisi, teknik destek
kapasitesi, maliyet liderliği ve farklılaşmada nasıl rol alacağı olabilir.
Evrimsel bakış açısından bir firmanın rekabet avantajı belli bir strateji
açısından değil de diğerleriyle ortak olan ve olmayan karakter özelliklerinden
kaynaklanır. Uzun zaman süresince başarılarını koruyabilmiş firmalar (CC&S
ve M&S gibi ) diğerlerinden çok farklı ve kolaylıkla taklit edilemeyen
yetenekler geliştirmişlerdir. Bu tarz firmaların stratejileri sadece
farklılaşma ve ya fiyat liderliği ile açıklanamaz. Teknik yetenek ve kapasite
oluşturup bunu organizasyonlarına uzun yıllar boyunca empoze eden firmaların
tarzları ve yarattıkları artıları, sektördeki diğer firmalarda yoktu ve kopya
edilmesi bile yıllar aldı. Pazarda var olan eksikliği görmek ve tek olarak onu
doldurmak ve bunu gerçekleştirmeye çalışırken yine de kendi organizasyonuna
boğulmadan rakiplerin neler yaptıklarını, neler yapmaya çalıştıklarını da
incelemek gerekir.
Rekabetçi açıdan teknoloji, maliyet ve farklılaşma avantajı elde ettikten
sonra güçlü bir savunma mekanizmasıdır. Anı zamanda da yeni üretim hatlarında
avantaj elde etme, genişleme ya da yeni ürün ve pazar yaratabilecek ofansif bir
enstrümandır. Teknoloji liderliğinin anlamı daha önce teknoloji ve strateji konusunda irdelenmişti (ör: Ansoff ve
Steward, 1967; Maidique ve Patch, 1979;). Daha önce de belirtildiği gibi Porter
(1981) bu konsepti rekabet avantajıyla ilişkilendirmiş ve lider olmanın hangi
koşullar altında yarar getireceğini incelemiştir. Teece (1986) bu araştırmaları
derinleştirmek ve uygun usülleri ve uzmanlaşmış varlıkları analiz etmiştir. Bu
çalışmada teknolojik liderlik yeni bir teknolojiyi ticari olarak kullanma zamanlaması (rakiplere kıyasla) olarak tarif
edilir. Başka bir açıdan liderlik yeni teknolojideki göreceli üstünlüktür. Bu
tarz liderlik o teknolojinin geliştirilmesinde pasif değil de aktif ve öncü rol oynamasının ürünüdür (Rosembloom ve Cusumano 1987). Liderler ilk hareket etmesini de neden ilk
hareket etmemesi gerektiğini de iyi bilenlerdir.
Evrimsel bakış açısından teknoloji liderlerini incelediğimiz zaman rekabet
aracı olarak yetenek geliştirebildiklerini görürüz (Itami 1987). Tarihin geri
dönülmezliğine, iç enerjisine baktığımız zaman liderliğin kısa vadede ele
geçirilebilen ve ya bir anda organizasyona monte edilebilen bir kavram olmadığı
görülür. Dışardan temin etmek daha ucuz ve kolay olsa da gelecekte önemli olacağı
düşünülen konularda da inatla ve sabırla iç yeteneklerini kullanmanın ve
geliştirmenin sonucudur. Teknolojinin strateji olarak değerlendirilmesi nasıl
olup da firmanın geleceği konusunda etken bir rol oynadığını sorgulatır. Bu da
anahtar teknik parametreleri ürün ve hizmetlerin gelişmesinde ve hayat
çizgilerinde teknolojinin nasıl bir hız ve esneklik gerektirdiğini tanımlamayı
ve etüt etmeyi gerektirir. Bu sektörde herkesin sahip olduğu ve pek de rekabet
üstünlüğü sağlamayan yenilikçi teknoloji ile yeni ortaya çıkmakta olan fakat
potansiyel önemi belli ve ya henüz var bile olmayan teknolojiyi ayırt etmemizi gerekli kılar (A.D. Little,
1981;Booz-Allen ve Hamilton, 1981; Bulgerman et al., 1988).
Teknoloji stratejisinin bir başka boyutu, teknoloji kullanımı yoluyla katma
değer halkasına da ürüne, prosese ve ya müşteriye sunulan hizmete nasıl katkı
yaptığının inceler. Bir teknoloji hususunda eksiklik hisseden bir firma bunu
dışarıdan temin etme ve ya stratejik birleşme yoluyla elde etmeyi seçebilir
(Pisano ve Teece’nin yazmış olduğu bölüme bakınız). Bu açıdan değer katkı
zinciri incelenmesi artı değer yaratan teknolojinin nasıl sağlandığı (içeriden
ve ya dışarıdan) sorusuna da cevap verir.
Evrimsel bakış açısından en önemli cevap, teknolojinin değer katkı
zincirindeki her işlemi ne kadar kısaltabileceği sorusuna aittir. Değer yaratma
ve teslimdeki diğer ilerlemeler firmadaki toplam öğrenme düzeyini olumsuz unutma tehdidinden korur. Aynı bakış
açısından tedarik mantığını incelediğimizde de; yetenekleri dışarıdan temin
etmemenin ve dolayısıyla bağımlı olmamanın evrimsel bakış açısından ne kadar
önemli olduğunu görürüz. Başka firmaların yetenek ve kapasitelerinden mümkün
olduğunca çok şey öğrenmeli ve böyle bir durumda maliyetleri çok da önemli bir
kriter olarak görmemeliyiz. Aynı zamanda firma başka firmalarla işbirliğine
gittiği taktirde ilişkilerin yönetimi de önemli beceriler gerektirir.Daha önce
de belirildiği gibi M&S’ın teknik kadrosu tedarikçilerle mükemmel ilişkiler
kurulmasını mümkün kılmıştır.
Teknoloji stratejisinin üçüncü ve en önemli boyutu firmanın yatırım yaptığı
teknolojinin ileride ne faydalar getireceğidir. Bir açıdan burada tekrar değer
zincirini ve teknolojinin her bir basamaktaki etkisini dikkate almamız gerekir.
Firmalar her basamağa farklı önem veriyor olabilir fakat hiçbir firma
operasyonlarında kullandığı her işlemi en son teknoloji ile yapmayı umamaz. Bu
yüzden teknolojinin hedeflerini, var olmayı amaçladığı yer açısından avantajlı
bir rekabet üstünlük etkisi yaratacak teknolojilerle sınırlamakta fayda vardır.
Bu gruba çekirdek teknoloji diyebiliriz.
Bu çekirdek grubun dışında kalan teknolojilere de yardımcı teknoloji
diyebiliriz. Tabi ki günümüzün hızlı rekabet
dünyasında bu günün çekirdek teknolojileri yarının yardımcı teknoloji haline
gelebilir. Teknoloji stratejisinin bu boyutu özellikle sektöre yeni girenlerin
yarattığı tehditlerle ilgili olarak önemlidir. Bütün her şeyin eşit olduğu
durumlarda geniş ve başarılı çekirdek teknolojisine sahip firma, müşteri
değerlerine uygun yeni üretim ve teslim teknolojileri ile pazara giren ve pay
almak isteyen firmaların tehdidinden daha az etkilenir.
Teknolojinin geçerli olmak istediği alanı tanımlarken, geliştirilen bütün
teknolojiler arasında hangilerinin çekirdek teknolojiler arasına gireceğinin
öngörüsünü yapmak hiç de zor değildir. Üzerinde çalışılması gereken
teknolojiler, firmanın ayırt edici teknoloji varlığı yaratmaya ihtiyaç duyduğu
alandır. Firmalar teknoloji lideri mi,
yoksa takipçisi mi, sektöre ilk giren mi, yoksa sonra ki girenler arasında mı
olacağına, teknolojinin içerde mi, geliştirilmesi yoksa dışardan mı temin
edilmesi gerektiği gibi kritik kararları vermek zorundadır. Bu tip kararlar bazı teknoloji hedeflerine göre
belirlenir. Teknoloji konusunda yatırımların geri dönülmezliği (Bulgerman ),
hedef belirleme evresini en önemli
basamaklardan biri kılar. Teknoloji alanındaki risk ve geri kazanım; ürün ve
proses ilerlemesi ve bunun boyutunun bir fonksiyonudur. Hedeflenen gelişme
olgun bir prosesteki ufak ilerlemeden yeni bir pazar ve ya yeni bir ürüne kadar
geniş bir açılıma sahiptir ( Rosenbloom 1985). Bir firmanın teknik strateji
hedefi belli bir noktaya kadar firmanın büyüklüğü ve iş odağıyla ilgilidir.
Uçak, araba, telekomikasyon gibi kompleks ürünler etrafında kurulu üretimler,
ölçü ve ya odak ekonomisi ya da sinerji yaratabilecek uzmanlık gerektiren
teknoloji kullanma ve entegre edilmesini gerekli kılar. General Elektrik, örnek
olarak,yüksek matematik analizlerini ordu için denizaltı savunma
sistemlerinden, bilgisayarlı tomografiye kadar çok geniş bir yelpaze de uygular
( Rutenberg 1986 say. 28-9). Diğer alanlar ölçek ekonomisinin dışında kalır ve
doğal olarak mitsel belli miktarlarda adam-saat olarak ifade edilmekten öteye
gitmez (Brooks 1975). Prahalad, Doz ve Angelmar tarafından kaleme alınan bölüm,
firmanın ihtiyaçlarından nasıl yeni teknoloji ürettiğini, bunun çekirdek
teknolojiyi nasıl etkilediğini ve iş
gruplarının bundan etkilenme sınırlarını inceler.
Yeni teknolojinin dördüncü özü
çekirdek teknoloji içindeki derinliğidir. Bu firmanın sahip olduğu teknoloji ve
sahip olduğu seçenek sayısıyla açıklanabilir. Firmanın teknoloji stratejisinin
derinliği aktardığı kaynak miktarı ile de anlaşılabilir. Üretici firmaların
arasındaki varyasyonlar dile geldiğinde pek çok firmanın ciddi AR&GE
harcamaları yapmadığı -harcama oranlarının %10 civarında olduğu- görülür.
Endüstriler arasındaki farklar bu varyasyonun dağılımını ve rakipler
aralarındaki AR&GElerin farklı
önemlilik derecelerini açıklar. Evrimsel bakış açısının değerlendirmesi ile bir
firmanın teknik derinliği o firmanın belli alanlardaki teknolojik gelişimleri
icat etme kapasitesiyle ilgilidir. Teknik derinlik kavramı zamanında yapılacak
bir gelişim için bir temel taşı yaratır. Daha önce de belirtildiği gibi teknik
derinlik ve kapasiteye sahip bir liderin sahip olduğu avantajları, yeni ürün ve
servisler geliştirerek ele geçirmek rakip firmanın yapısıyla ilgilidir. Rakipler kendilerini daha derin bir
teknoloji için yapılandırırken aynı zamanda müşteri ve son kullanılıcıların
isteklerini yerine getirebilmek için esnekliklerini arttırırlar. Örneğin Imai
et al (1985) Japon firmalarının nasıl olup da tedarikçi ve alt tedarikçileri
ile çok katmanlı yapı kurduğunu, potansiyel maliyet indirimleri, esneklik ve
hız oluşturacak şekilde belli konularda uzmanlaştığını ve bunu çok deneyimli tedarikçilerinin deneyim
eğrisinin prototip evresinde bile nasıl verimli hale getirdiklerini inceler
ve anlatır.
Strateji belirleme bir görevi yerine getirmek için gösterilen performansta
vücut bulur
Teknolojinin hızla varyansa
uğramasından dolayı firmaların kültürlerinde teknolojiyi takip edebilmeleri
için bir mekanizma bulunmalıdır. Fakat firma içinde teknoloji yaratan
çalışmalar ile firmanın bünyesinin dışında oluşan ve teknoloji ithal etmek
amaçlı çalışmaların ayrımını yapmakta fayda vardır.
Sadece AR&GE konusunda dinamik
sektörler de yer alan bir kaç firma önemli teknolojiler yaratabilecek bilim
temelli AR&GE yapmayı önemli bulurlar. Fakat sonuçta bu firmalar ekonominin
teknolojik yönünü şekillendiren firmalardır ve stratejileri belirleyici
konumdadır. Bütün firmaların strateji amacı; finans ettiği, yapılandırdığı ve
yönlendirdiği teknoloji için yeni patikalar bulmaktır ve AR&GE sonucunda bu bir şekilde çok veya
az uygun bir açılıma kavuşur. Bu fonksiyonun bir örneği olarak yüksek ısılı
süper iletkenlerin Ibm laboratuarlarında yaratılan bir teknoloji olmasını örnek
verebiliriz.
Bütün firmalar kendilerini rakiplerinden ayıracak bir teknoloji arayışı
içindedir. Bu amaca ulaşmak için tercih edilen yollar bize firma temellinde var
olan teknoloji stratejisi hakkında
bilgiler sağlar. Bir firma ne zamana kadar ihtiyacı olan bir
teknolojinin, teknoloji alışverişi yoluyla kazanılması yerine kendi bünyesindeki çalışmaların
olgunlaşmasını bekleyebilir. (Hamilton 1986). Gelecekte önemli olacağı
düşünülen yetenekleri iç bünyede mi geliştirmeli aksi halde bu bir bağımlılık
sayılabilir mi? Örneği Japon firmaların nasıl olup da 1950-60larda bazı
teknolojilerin tamamında dışa bağımlıyken 70-80lere gelindiğinde piyasa
liderleri haline gelmiş ve piyasa önünde ki bariyerler olarak örgütlenmişlerdi.
Strateji, ürün ve proses gibi teknoloji geliştirecek şekilde de
davranabilir. Ürün geliştirme aktivitelerin karakteri, teknoloji stratejisinin
hedeflediği derinlik ve rekabetteki üstünlük derecesi gibi önemli
değerlendirmeler içerir. İzlenen stratejiden firmanın kazancı aktarılan kaynak
miktarı, neler elde edildiği ve bunların nasıl yönlendirildiklerinin bir
fonksiyonudur.
Bir firma teknolojiyi gelişim sağlamak için mi kullanmalıdır yoksa yeni
pazarlar yaratmak için mi? Bu aradaki denge nasıl bulunur? PC endüstrisi Apple
firmasının genç mühendislerinin mikro işlemcilerin hayal dahi edilemeyecek yararlar sağlayacağını fark etmişken Ibm,
Hewlert Packard gibi firmaların
yöneticilerinin bunu göremediği bir ortamda doğmuştur. Bir yüzyıl sonra pazar
ihtiyaçlarının teknolojinin yönünün belirlenmesinde en önemli etken olduğunu
söyleyebiliyoruz. Otomobil ve yarı iletkenler gibi bazı endüstrilerde pazar liderliğinin dizayn ve üretim
esnasındaki yeteneklere dayandığını
söyleyebiliriz. Strateji; ürün ve proses mühendisliğini birleştiren çalışmalar,
malzemeye ayrılan kaynak ve kalite çalışmalarından vücüt bulur.
Teknik servisler genellikle bir firmanın ürününü
ve ya hizmetlerini kullananların gördükleri şirket ara yüzüdür. Bu alandaki güç teknoloji yaratan yetenek için
ciddi geri bildirim sağlar (Rosenberg 1982 bölüm 8 ). Havayolları operasyonları, jet motoru teknoloji için
ciddi bir bilgi kaynağı olması yukarıdaki sava bir örnektir. Firmanın teknoloji
strateji kullanıcıyla firma arasındaki bağdan ciddi açılımlar bulur. İlişkinin çift yönlü akışı söz konusudur
burada. Ürünü geliştirenler son kullanıcının verimini arttırırken son
kullanıcıda sağladığı geri bildirim ile geleceğin teknoloji şekillendirir.
Bu bilgilerin içinde, teknoloji strateji hakkında iki konjektür bulmak
mümkündür. Birincisi ; tekniğin özünün kapsayıcı olmasıdır. Pek çok geliştirici ve destekleyici görevler içinde kural koyucu olan strateji,
daha önce belirtilen dört boyutu da taşımalı ve sağlam bir yapıya sahip
olmalıdır. İkinci konjektür ise stratejinin operasyonlarla birleştirilmesi
gerektiği önertmemizdir.Bu şu demektir bütün görevler dört boyutun arasında
uyum yaratacak şekilde var olmalıdır.
Şekil 18.3 de gösterilen matriks bu dört faktör arasındaki ilişkiyi
şekillendirmek, kapsayıcılık derecesi ve farklı durumlarda entegrasyonu
sağlayacak bir yol haritası vermektedir.
Bu bölümde evrimsel bakış açısından olgun bir stratejinin bütünsel rekabet
stratejisi içindeki yerinden bahsettik. Bu perspektifin gerekliliği; yeteneklerin,
deneyimlerin üzerine kurulu olmasında yatar. Üç temel yapıtaşı; yetenek,
deneyim ve strateji gerçekte tamamıyla birbirinin içine geçmiştir. Yetenekler
stratejiye gücünü verir. Stratejide yetenekler geliştirme yoluyla deneyimleri
yaratır.
Sonuç olarak biz bir firmanın teknik stratejisini değerlendirirken
yeteneklerini ve performansının sonuçlarını göz önüne almalıyız. Bu fikrin çıkış noktası bir stratejinin laf
ile değil fiiliyatta vücut bulduğudur.Bu açıdan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz
ki stratejinin hedefi, derinliği, pazardaki rakiplere göre aldığı pozisyon ve
değer zincirindeki yeri kolaylıkla ayırdedilebilir. Başka bir deyişle
teknolojinin nasıl temin edildiği, geliştirildiği ve desteklendiği gibi pek çok
noktaya bakılarak stratejinin özü görülebilir. Bunların nasıl ve ne
performansla uygulandığı stratejinin özüne ayna tutar.
Bu yazıdaki bir başka ana fikir ise yetenek strateji ve deneyim arasındaki
eşgüdümün stratejiyi yaratan ve bütünleyen bir mekanizma olduğudur. Bu
mekanizmalar (şekil 18,2 ) hem firma içinde hem de dışındadırlar. Başarılı firmaların bu güçlerini uyumlu bir dengede
hareket etmesini anektod kanıt olarak verebiliriz. Bir firmadaki önemli bir
teknolojik farklılık teknoloji kesinti yaratır ve bu da kalanlar da bir
adaptasyonla dengelenir.
Bölümün son konjektürü; teknoloji stratejinin hem kapsayıcı hem de
bütünleyici olmasının sayısız faydaları olduğudur. Kapsayıcı derken dört boyuta da mütemadiyen cevap verebilmesi, bütünleyicilik denirken de pek çok performans modunun stratejiyi şekillendirmesi
kastedilmektedir.
|
Deneyim modları |
||||||
Teknolojinin
Dışardan Temini |
İcatsal
Aktiviteler |
Ürün Dizayn
Evresi |
Proses Dizayn
Evresi |
Teknik Destek
Evresi |
|||
Varlık |
Rekabet |
|
|
|
|
|
|
Değer Zinciri |
|
|
|
|
|
||
Hedef |
|
|
|
|
|
||
Derinlik |
|
|
|
|
|
Şekil 18,3 Teknoloji
stratejisi rekabet ve entegrasyon
Bu fikirler daha pek çok araştırma yapılabilinecek alanların kapısını
aralamaktadır. Boylamsal alan araştırmaları tek tek organizasyonlar bazında
organizasyonların nasıl ayırt edici teknolojiler ve dolayısıyla yetenekler
geliştirdiğine ve bunların nasıl geliştirildiğine, arttırıldığına, tekrar
odaklama ya da iç yatırımlar yoluyla dağıtıldığına, satın alındığına
sıralandığına ve yan ürün olarak üretildiğine ışık tutar. Bu durumda akla gelen
soru organizasyonların nasıl olup da yeni doğan yetenek ve kapasitelerini kullanarak bunun etrafında iş stratejileri
ve egemenlikler yarattığı ve dolayısıyla da gelecekteki teknolojik yetenek ve kapasitelerin
gelişmesine olanak sağladığıdır. Organizasyon büyüklüğü ve yetenek gelişimi
merak uyandırıcı bir araştırma alanı olabilir. Endüstriler bazında karşılaştırmalı boylamsal
araştırmalar neden teknoloji stratejinin firmalar arasındaki çeşitlilik
gösterdiğinin ve farklı firma adaptasyon modlarını nasıl etkilendiğine ışık
tutabilir.
Yazar Strateji Yönetim Programı, İş Yüksek Okulu, Stanford Üniversitesi,
Harvard İş Okulu araştırma bölümüne verdikleri destek için sonsuz teşekkür
eder.